MAYK HAMMER ROMANLARIİlkokuldan sonra okuma konusunda seçme romanlar önem kazanır. Niğde Caddesi ile Kuyumcular Sokağı'nın kavşağında gazete satıcısı Ahmet Ağa, sabırla görürdü işini. Yaz kış...Tahtaydı galiba o kulübe. Penceresinin önünde bir gün dizi dizi kitaplar gördük. Mickey Spillane...Fransızca sınıfında olduğumuz için yazıldığı gibi okuduk bu Amerikan yazarının adını. Bazı kitapların üzerinde Mayk Hammer yazıyordu, bazılarının üzerinde de Michael Hammer...İngilizce sözlüğümüz olsaydı bu soyadının da Çekiç anlamında olduğunu öğrenirdik.İster satın al 2.5 liraya, istersen bir gün için kirala yüzde on fiyatına:25 kuruş. Öğlen yemeğimiz için bile doğru dürüst paramız olmuyordu. Satın almağa gerek yoktu. Bir gün içinde okur, getirir verirdik.Mayk Hammer romanları baş döndürücüydü. Kitapların kapağında föterli bir adam resmi vardı. Okudukça tanıdık, sürekli olarak parabellum tabanca taşıyan bir detektif...Otomobili de elbet farklı olacaktı : Jet uçağı motorlu bir kuyruklu Amerikan otomobili. Bilmem kaç beygir gücünde. Öyle otomobili Türkiye'de, 1960 öncesinde hayal etmek bile zor...Neler vardı o romanlarda ? Kötü insanlarla, suç işleyenlerle, mafya ile sürekli savaş halinde olan bir ajan, bir üst düzey polis şefi ya da komiser...Kelle koltukta savaşıyor. Düşmüş kızları, kadınları kurtarıyor, uyuşturucu baronlarına acımıyor.Göre'den beş kişiyiz 3 C sınıfında okuyan. Muharrem, Halil, Cemal, Sami...En çok Muharrem seviyor Mayk Hammer romanlarını. O beğenirse biz okuyoruz ardından.Fakat kitaplarda bir tuhaflık var. Biri değişik, daha önceki üslup yok. O denli eleştirici de değiliz. Okuyup geçiyoruz. Sabah 4 kilometre okul yürüyüsünde, ikiindi sonrası köye dönerken birbirimize anlatıyoruz.Yönlendirme, rehberlik, kılavuzluk...Daha nitelikli kitaplar öneren olsaydı o kiitaplarla o denli içli dışlı olmaz; dünya edebiyatının klasik eserlerini okurduk ve daha çok yarar sağlardık.Kiraladığım bir roman beni Mayk Hammer'den soğuttu.Ajanımız Avrupa'dan Amerika'ya uçakla geçiyor. Düşmanları da uçakta. Atlas Okyanusu'nun üzerinde 9,10 bin metre yukardan atıyorlar onu. Balıkçılar kurtarıyor ve onlara serüvenlerini anlatıyor. 13 yaşındayım ama o yükseklikten denize düşen bir canlının yaşayamayacağını düşünebiliyorum. Bana uyduruk, çok saçma geldi bu olay.Bu, son oldu. Zaten çeviriler de birbirini tutmuyor, saçma sapan konuları işliyorlardı. Anladım ki bunlar bizi kandırıyor. Bir daha da Mayk Hammer romanı okumadım.Yine de çok şey kaybetmiş sayılmayız. Eleştiri gücü kazanmış olduk. İyi çeviri kötü çeviri farkını öğrendik. Ve en önemlisi okuma alışkanlığımız pekişti.Türkiye'de yeğlenen ilk Mayk Hammer romanlarından sonra çoğunun sahte olduğunu nerden bilebilirdik ki. Yıllar sonra öğrendik ki, iyi yazar olduğu halde mimli olan ve iyi para kazanamayan Kemal Tahir, açarmış önüne bir New Yok kent planını, Mayk Hammer'i durmadan gezdirir, serüvenden serüvene koştururmuş.Bugün hala çıkıyor mu o romanlar, okuru var mı; bilmiyorum.Mickey Spillane ( 1918-2006 ) acaba öğrendi mi romanlarının Türkçeye çevrildiğini, gördüğü rağbet üzerine bazılarının adı verilmeden adaptasyonla yayımlandığını, bilemiyoruz. Belki Copyright ajansları haber vermişlerdir. Hukuki olarak girişimleri oldu mu onu da öğrenemedik . Bilen bilir.O da öyle bir hevesmiş işte. Geldi, geçti, gitti.................16 Haziran 2025. Ürgüp