Beyin ölümü, tıbbî anlamda ölüm kabul edilse de, insanlar için ölüm yalnızca bir biyolojik son değildir. Bir insanın ölümü, aynı zamanda onun kimliğinin, hatıralarının, ilişkilerinin ve "varlık" hissinin de sona ermesidir. Bu yüzden beyin ölümü, bir yandan bilimsel bir tanım olsa da, diğer yandan yaşam ve ölüm üzerine derin etik ve felsefi tartışmaları da beraberinde getirir. Ölüm, insanlık tarihinin en büyük bilinmezlerinden biri olmaya devam ediyor. Tıp bilimi, hayatın sona erdiği noktayı tanımlamak için çeşitli ölçütler geliştirmiş olsa da, bu sınırın nerede başladığı hâlâ hem etik hem de felsefi boyutlarıyla tartışılıyor. Bu bağlamda "beyin ölümü", modern tıbbın en kritik ve karmaşık kavramlarından biri olarak öne çıkıyor.Beyin Ölümü Nedir?Tıbbi tanımıyla beyin ölümü; beynin tamamının, yani hem beyin korteksinin (düşünme, algı, bilinç merkezi) hem de beyin sapının (solunum, kalp atışı gibi yaşamsal reflekslerin merkezi) geri dönüşümsüz olarak tüm fonksiyonlarını yitirmesidir. Beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişi, kendi kendine nefes alamaz, uyanmaz, çevresine tepki veremez. Bu kişiler genellikle yaşam destek ünitesine bağlı olarak "yaşıyor gibi" görünürler;...