Cyprus Mail basını, “Kıbrıs, İsrail için yeni savaş alanı mı olacak?” sorusu taşıyan bir analiz yayınladı.Kıbrıs’ın stratejik konumu, son yıllarda Doğu Akdeniz’de artan gerilimler ve büyük güçlerin bölgeye yönelik çıkar hesapları doğrultusunda yeniden ön plana çıkarken, Güney Kıbrıs’ta giderek artan İsrail etkisi, ciddi tartışmalara neden oluyor. Cyprus Mail’de yayımlanan kapsamlı bir analizde, İsrail’in adadaki etkisini derinleştirmesiyle birlikte, Kıbrıs’ın barış ve istikrar zemininden uzaklaşarak yeni bir çatışma alanına dönüşebileceği ifade edildi.Analizde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun hem iç politikada karşı karşıya olduğu yolsuzluk suçlamaları hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında çıkardığı tutuklama talebiyle “sonsuz savaşlara” tutunarak iktidarını korumaya çalıştığına işaret ediliyor. Mevcut İsrail yönetiminin ideolojik aşırılıkları ve askeri müdahaleleri, bölgesel istikrarı tehdit eden bir unsur olarak değerlendirilirken, bu politikanın Kıbrıs’ı da etkileyebileceği vurgulanıyor.Güney Kıbrıs’ta İsrail’in etkisi sadece askeri iş birliğiyle sınırlı kalmıyor. Son dönemde İsrail vatandaşlarının adaya yerleşimlerinin artması, yerel halk arasında tepkiyle karşılanıyor. Analize göre 15 binden fazla İsrailli’nin Güney Kıbrıs’ta mülk edinmesi ve yaşamaya başlaması, Rum toplumunda ciddi bir huzursuzluk yaratıyor. Bununla birlikte, İsrail hükümetinin Gazze’deki operasyonlarına yönelik eleştirilerin bastırılması yönündeki girişimleri de tepkilere yol açıyor.Kıbrıs’ın kuzeyinde ise benzer kaygılar Türk tarafında da dile getiriliyor. Türk basınında yer alan haberlerde, İsrailli ve yabancı uyruklu Yahudi grupların bölgeye yöneliminin artması dikkat çekici bulunurken, Kuzey Kıbrıs’ın İsrail tarafından “terör unsurlarına ev sahipliği yaptığı” şeklinde sunulmaya çalışıldığı öne sürülüyor. Bu tür iddiaların, kuzeye yönelik olası müdahale için zemin oluşturabileceği yönünde endişeler artıyor.Cyprus Mail’in analizine göre, İsrail’in Güney Kıbrıs’ta inşa ettiği askeri ve enerji altyapıları – Barak MX hava savunma sisteminin alımı ve Karish sahasından doğalgaz ithalatı gibi gelişmeler – adayı İsrail’in bölgesel askeri stratejisinin bir parçası haline getiriyor. Bu unsurların kalıcı hale gelmesiyle birlikte, Kıbrıs’ın tarafsızlığını koruması ve olası çatışmalardan uzak durması giderek zorlaşıyor.Kıbrıs genelindeki askerileşme düzeyinin “alarm verici” olarak nitelendirildiği analizde, adanın dört bir yanında farklı ülkelerin askeri varlığına dikkat çekiliyor. Birleşik Krallık’ın Ağrotur ve Dikelya üsleri, Fransa’nın Mari ve Baf’taki faaliyetleri, ABD’nin İngiliz üsleri üzerinden yürüttüğü operasyonlar ve İsrail’in hava ve deniz tatbikatları, Kıbrıs’ın jeopolitik sıkışmışlığını ortaya koyuyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuzeydeki konuşlanması, Geçitkale Üssü, Maraş ve Girne hattındaki güvenlik bölgeleri ise Kıbrıs Türk tarafının güvenlik mimarisinin temelini oluşturuyor.Bu tabloya rağmen, adada yaklaşık 50 yıldır süren görece barış ortamı, analizde kıymetli bir kazanım olarak gösteriliyor. Ancak mevcut gidişatın devam etmesi halinde, Kıbrıslı Türkler ve Rumların yeni bir trajediyle karşı karşıya kalabileceği, bu durumun ise geçmişte yaşanan 1963-64 ve 1974 olaylarından daha yıkıcı sonuçlar doğurabileceği uyarısı yapılıyor.Analizin sonunda, Kıbrıslı liderler Nikos Christodoulides ve Tufan Erhürman’a sorumluluk düşüyor. Her iki toplumun ortaklaştığı nadir başlıklardan biri olan “askersizleştirme” konusunun, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık’ın da dahil olacağı Birleşmiş Milletler öncülüğünde yeniden müzakere edilmesi gerektiği ifade ediliyor.“Bir sonraki savaşta acıyı çekecek olan büyük güçler değil, Kıbrıslıların ta kendisi olacaktır” cümlesiyle sona eren analiz, Kıbrıs’ın geleceğine dair ciddi bir uyarı niteliği taşıyor.