"Japonya" deyince aklınıza ne geliyor? Muhtemelen Blade Runner filmlerini aratmayan neon ışıklı Tokyo sokakları, Shinkansen (kurşun tren), Sony'den çıkan son model kameralar, Toyota'nın hibrit teknolojisi ve her işe koşan robotlar... Ülke, "teknoloji" ve "gelecek" kelimelerinin sözlükteki karşılığı gibi duruyor, değil mi?O zaman şimdi sıkı durun: Bu fütüristik ülkenin devlet dairelerinde ve devasa şirketlerinin ofislerinde, antika cihazlar hâlâ kral. Evet, faks makinelerinden bahsediyoruz. Yıl olmuş 2025, biz Neuralink'i, yapay zekâda devrimi konuşuyoruz, Japonya ise resmî belgeleri hâlâ faksla alıp gönderiyor. Bu, bir teknoloji şakasından çok, ülkenin en büyük "teknoloji utancı" hâline gelmiş durumda.Asıl mesele teknoloji değil, "Hanko" ve kağıda duyulan güvenBu garip durumun sebebi, Japonların dijital teknolojiyi bilmemesi değil, tam aksine güvenmemesi. Japon iş ve bürokrasi kültürünün merkezinde "Hanko" adı verilen kişisel mühürler yatıyor. Bir belgenin yasal olarak geçerli sayılması için dijital bir imzadan ziyade, bu fiziksel mührün basıldığı ıslak imzalı bir kâğıt olması gerekiyor.E, bu mühürlü kâğıdı Tokyo'dan Osaka'daki bir devlet dairesine saniyeler içinde göndermenin tek yolu ne? Tabii ki faks. Dijitalleşme savunucuları ne kadar "e-posta var, bulut var" dese de gelenekçi yapı "Elle tutulmayan belgeye, üzerinde mühür olmayan kâğıda güvenmem" diyor. Bu, "güvenlik" ve "fiziksel kanıt" takıntısının bir sonucu.Dijital dönüşüme direnen yavaş çark: BürokrasiSorunun kökü devlette. Japon bürokrasisi, mevcut tüm yasalarını, yönetmeliklerini ve iş akışlarını bu fiziksel evrak sistemi üzerine kurmuş. Bir bakanlıkta sistemi dijitalleştirmek, sadece bilgisayar almak demek değil; on yıllardır süregelen tüm mevzuatı ve kanunları değiştirmek demek. Bu da devasa bir iş yükü ve siyasi irade gerektiriyor.Özellikle yönetim kademelerindeki yaşlı ve gelenekçi yöneticiler, "Bunca yıldır böyle çalışıyoruz, tıkır tıkır işliyor" mantığıyla değişime direniyor. COVID-19 pandemisi sırasında bile "evden çalışma" sistemine geçilememesinin en büyük nedeni buydu. İnsanlar, sadece bir belgeye faks çekebilmek veya faksla gelen belgeyi almak için ofise gitmek zorunda kaldı.Devlet böyle yapınca özel sektör mecburen oyuna katılıyor"İyi de koskoca Sony, Nintendo neden faks kullanıyor?" diye sorabilirsiniz. Cevabı basit: Mecburiyetten. Siz dünyanın en dijital şirketi olsanız bile, bir vergi beyannamesi, bir izin belgesi veya bir tedarikçi anlaşması için devlet dairesi sizden faksla mühürlü belge istiyorsa o faks makinesini ofisin baş köşesine koymak zorundasınız.Bu durum, "herkes böyle yapıyor" şeklinde özetlenebilecek bir kilitlenme yaratıyor. Bankalar, sigorta şirketleri, üreticiler... Hepsi bu yavaş bürokratik ağın bir parçası ve kimse tek başına bu sistemi terk edemiyor. Devlet dijitalleşmedikçe, özel sektör de bu "antika" oyunu oynamaya devam ediyor.Sonuç olarak, Japonya tam bir ikilem ülkesi. Bir yanda yapay zekâlı robot köpek "Aibo" ile oynarken, diğer yanda o robotu tasarlayan mühendisin sözleşmesi muhtemelen cızırdayarak faksla onaylanıyor. Bu durum, teknolojinin sadece "icatta" değil, "uygulamada" da ne kadar önemli olduğunu gösteren, komik olduğu kadar trajik bir örnek.Peki sizce Japonya'nın bu faks inadı saygı duyulması gereken bir gelenek mi, yoksa sadece tembellikten kaynaklanan bir "bug" mı? Ya da sizin bildiğiniz böyle "Bunu neden hâlâ kullanıyorlar?" dediğiniz başka teknolojiler var mı?