Gazze: açlıktan ölüyor. Dünyanın gözü önünde bir şehir yavaş yavaş tükeniyor. Gazze’de insanlar artık kurşunlardan değil, açlıktan düşüyor. Bombalar durduğunda bile, sessizlikte bile ölüm kol geziyor. Çünkü orada yaşam, çoktan hayatın ötesine geçmiş bir acıya dönüştü. Ve dünya, sadece izliyor…Bugün Gazze’de yaşananlar, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir felaketin adı. Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insan kalbinin tahayyül edemeyeceği bir vahşet. Bu, yalnızca bir savaş değil, yalnızca bir trajedi değil; bu, insanlığın ortak vicdanında kapanmayacak bir yaradır.Gazze’de insanlar birer birer düşüyor… Tıpkı rüzgarla savrulup toprağa düşen sonbahar yaprakları gibi. Açlıktan ölmeyenler, gökten yağan bombaların gölgesinde yok oluyor. Orada yaşamla ölüm arasında bir tercih yok; orada sadece ölüm var.Her sokak, yıkılmış evlerin enkazında kaybolan bir geleceğin sessiz hikâyesini fısıldıyor. Her çocuğun gözünde tükenmiş bir umut, her annenin feryadında tarifsiz bir acı var. Gazze’nin üzerine çöken gece, yalnızca karanlığı değil, insanlığın susturulmuş vicdanını da örtüyor.Ve dünya… Dünya izlemekle yetiniyor. Sessizlik, bu çağın en büyük suç ortaklığına dönüştü. Çıkarlarını koruyanlar, gözlerini kapatanlar, dillerini susturanlar, bu utanç tablosunun parçası değil mi?Gazze, sadece bir coğrafya değil. Gazze, insanlığın aynasıdır. O aynaya baktığımızda gördüğümüz şey, ne yazık ki bizim suskunluğumuz, bizim kayıtsızlığımızdır. Her çığlık, her yıkıntı, her göçük altından yükselen dua bize aynı soruyu soruyor:"Daha ne kadar susacaksınız?"Gazze yanarken sessiz kalan her dudak, insanlığın ortak utancına mühür vuruyor. Bugün Gazze’de insanlık kanıyor; bu kan, hepimizin vicdanına bulaşıyor.Tuncay Dalcı