Kalp sağlığını sessizce bozan 5 günlük alışkanlık. "Ben gencin bana bir şey olmaz" yanılgısı

Wait 5 sec.

Modern yaşamda farkında olmadan yaptığımız bazı hatalar kalp sağlığını olumsuz etkileyebilir. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şahin Şenay ntv.com.tr okurlarına özel yazdı.Kalp hastalıkları çoğu zaman “bir anda ortaya çıkan” sorunlar gibi algılanır. Oysa güncel bilgiler bize bunun tam tersini söylüyor: Kalp hastalıkları genellikle yıllar içinde biriken küçük risklerin sonucudur. Kalp krizi ya da ciddi damar hastalığıyla başvuran birçok hastanın söylediği ortak cümle de bunu özetler: ‘Bunca yıl hiçbir şikâyetim yoktu’ Gerçekte kalp, günlük yaşamımızdaki tercihleri sessizce kaydeder. Ne yediğimiz, gün içinde ne kadar hareket ettiğimiz, stresle nasıl baş ettiğimiz ve sağlık kontrollerini ne ölçüde ciddiye aldığımız; hepsi zamanla damar sağlığını şekillendirir. Çoğu zaman bu süreç belirti vermez, ta ki tablo netleşene kadar. İşte günlük hayatta çok yaygın olan ve kalbi farkında olmadan zorlayan beş alışkanlık.1. BESLENMEDE KALBİ YORAN TERCİHLERBeslenme kalp sağlığını tek bir öğün ile değil zaman içinde etkiler. Kalp sağlığı açısından mesele yalnızca düzenli beslenmek veya kahvaltıyı atlamamak değil, güne neyle başladığımızdır. Günlük hayatta sık tüketilen rafine karbonhidratlar ve ultra-işlenmiş gıdalar, kan şekerinde ani dalgalanmalara yol açar ve etkileri gün boyu devam eder. Bu dalgalanmalar damar sağlığını bozarak uzun vadede kalp damar hastalığı riskini artırır. Son yıllarda sıkça konuşulan ‘intermittant fasting’ (aralıklı oruç) ise kalp sağlığı için tek başına standart bir koruyucu beslenme modeli olarak kabul edilmemelidir. Güncel bilgilere göre bu yaklaşımın olası faydaları, aç kalma süresinden çok; toplam kalori alımının azalması ve beslenme kalitesinin artmasıyla ilişkilidir. Ayrıca herkes için uygun olmayabilir ve özellikle diyabeti ya da kalp hastalığı olan kişilerin hekim önerisi olmadan uygulaması doğru değildir. Doğrusu: Kalp için en güvenli yaklaşım; tek başına öğün saatleri değil, liften zengin, protein dengesi iyi ve işlenmemiş gıdalara dayalı bir beslenme düzenidir. Akdeniz tipi beslenme bu alanda önerilen ve hâlâ en güçlü bilimsel desteğe sahip diyet şeklidir.2. TUZ SADECE TUZLUKTA DEĞİLDİRBirçok kişi tansiyonunu kontrol etmek için sofradaki tuzluğu kaldırır. Ancak günlük tuzun büyük bölümü, farkında olmadan tüketilen hazır ve işlenmiş gıdalardan gelir. Peynir, paketli atıştırmalıklar, ekmek, salamura ürünler ve özellikle hazır soslar bu gizli kaynakların başında gelir. Güncel bilgilere göre günlük tuz tüketiminin en fazla 5 gram (yaklaşık 1 çay kaşığı) olması önerilir. Oysa toplumda ortalama tüketim bu miktarın neredeyse iki katıdır. Fazla tuz, yalnızca tansiyonu yükseltmekle kalmaz; damar sertliğini hızlandırır ve kalbin üzerindeki yükü artırır. Doğrusu: Kalp sağlığı için hedef sadece yemeğe tuz eklememek değildir. Hazır gıdaların etiketlerine dikkat etmek, işlenmiş gıdaları azaltmak ve günlük toplam tuzu 5 gramın altında tutmak, en etkili korunma adımlarındandır. 3. “BEN GENCİN BANA BİR ŞEY OLMAZ” YANILGISIKalp hastalıkları çoğunlukla ileri yaşlarda karşımıza çıksa da, temelleri genellikle genç yaşlarda atılır. Sigara, hareketsizlik, kötü beslenme ve kronik stres ve hastalıklar (diyabet, kolesterol ve tansiyon yüksekliği) damar yapısında erken bozulmalara yol açabilir. Son yıllarda genç yaşta kalp hastalığı görülmesinde çevresel faktörlerin de etkili olduğu daha net anlaşılmaktadır. Covid pandemisi sonrası bazı bireylerde gelişen uzun süreli inflamasyon ve damar iç yüzeyindeki hasar, genç kişilerde bile riski artırabilmektedir. Hava kirliliği de benzer şekilde, damar sertliğini hızlandıran ve pıhtılaşma eğilimini artıran etkileriyle artık bir risk faktörü olarak değerlendirilmektedir. Doğrusu: Genç olmak, kalp hastalıklarına karşı mutlak bir koruma sağlamaz. Gerçek risk; genetik yatkınlık, yaşam tarzı ve çevresel etkenler ve kronik hastalıklar ile birlikte ele alındığında doğru şekilde anlaşılabilir.4. HAREKETSİZLİĞİN SESSİZ AMA GÜÇLÜ ETKİSİDüzenli spor yapmak elbette önemlidir. Ancak günün büyük bölümünü oturarak geçirmek, yapılan egzersizin faydasını belirgin biçimde azaltabilir. Güncel bilgiler, uzun süreli hareketsizliği tek başına bir kalp damar hastalığı risk faktörü olarak tanımlar. Saatlerce oturmak; dolaşımı yavaşlatır, damarların normal işlevini bozar ve insülin direncini artırır. Üstelik son veriler, düzenli egzersizin bile uzun süreli oturmanın olumsuz etkilerini tam olarak telafi edemediğini göstermektedir. Doğrusu: Hedef; haftada 150–300 dakika orta şiddette ya da 75–150 dakika yüksek şiddette fiziksel aktivite yapmaktır. Bunun yanında gün içinde uzun oturma sürelerini bölmek ve daha hareketli bir yaşam tarzı benimsemek de en az egzersiz kadar önemlidir.5. "BİR ŞİKÂYETİM YOK, CHECK-UP'A GEREK YOK" YANILGISIBu düşünce oldukça yaygındır; ancak kalp hastalıklarının en tehlikeli yönünü gözden kaçırır; bu da uzun süre belirti vermeden ilerleyebilmeleridir. Bu nedenle güncel kılavuzlar, check-up kontrollerini şikâyet ortaya çıktıktan sonra değil; kişisel risklere göre erken dönemde ele almayı önermektedir. Genç, düşük riskli ve şikâyeti olmayan bireylerde tansiyon ölçümü, kolesterol ve kan şekeri gibi temel değerlendirmeler çoğu zaman yeterlidir. Buna karşılık ailesinde erken yaşta kalp hastalığı olan, sigara kullanan, diyabeti ya da kolesterol yüksekliği bulunan kişilerde daha ayrıntılı değerlendirme gerekebilir. Bu grupta koroner BT anjiyografi, damar yapısını girişim gerektirmeden göstererek sessiz koroner hastalığın erken saptanmasına yardımcı olabilir. Ancak bu yöntem herkese yapılan bir tarama testi değil; riskli bireylerde risk profilini netleştirmek için kullanılan özel bir değerlendirme aracıdır. Doğrusu: Check-up’ın amacı herkese aynı testleri yapmak değil; kişiye uygun testleri, doğru zamanda uygulayarak hastalık ortaya çıkmadan önlem almaktır. Sonuç olarak, kalp sağlığı tek bir büyük kararla değil, her gün yaptığımız küçük tercihlerle şekillenir. Bugün yediklerimiz, ne kadar hareket ettiğimiz ve yaşadığımız çevre; yarının kalp riskini belirler. Kalbiniz için çoğu zaman büyük fedakârlıklar yapmanız gerekmez. Doğru tercihlerle başlamak yeterlidir…